Hangi Kitap?

19 Haziran 2013 Çarşamba

Yürüyen Kentler - Philip Reeve

Nükleer savaşların dünyayı tamamen değiştirdiği kentlerin tank benzeri makinelerin üstünde yer değiştirmek zorunda kaldığı ve büyük kentlerin küçük kentleri "yediği" bir zamanda Londra kenti de aynen bunu yapmaktadır. Kentlerin yürümesini sağlayan ve bunu Londra'da ilk olarak deneyen mühendis Quirke ise Londra'nın tanrısı ilan edilmiştir. Annesi ve babası Londra'daki katlardan birinin diğerinin üzerine çökmesi sonucu ölen Tom ise Londra'daki Doğa Tarihi Müzesi’nde düşük rütbeli bir çıraktır. Ayrıca Londra’nın ünlü baş tarihçisi Thaddeus Valentine’e hayran ve kızı Katherine’de (Kate) âşıktır. Bir gün Londra yediği kentleri ayrıştırırken Tom ayrıştırma bölümünde Valentine’in olduğunu fark eder. Onla konuşur ve daha sonra ona hayranlığı daha da artar. Ancak aniden bir kızın Valentine’e düzenlediği saldırıyı engellemeye çalışırken Londra’dan kızla birlikte “düşer”. Kız atladığında Valentine onu da iter. Tom buna inanamamaktadır.  Valentine iyi biriydi onu neden itsin? Ayağının takıldığını düşünerek kızın yanına gider. Tom kızın adının Hester Shaw olduğunu öğrenir. Kızın yüzünde kocaman bir kılıç yarası vardır ve bu onu gerçekten çirkin göstermektedir o da bunun farkında ki yüzüne bir eşarpla örtüyordu. Tom ona Valentine’in ne kadar iyi ve bilgili olduğunu ve neden onu öldürmek istediğini sorar. Kız çiftçi babası ve Valentine’le çalışan bir arkeolog olan annesiyle Meşe Adası denilen bir yerde yaşadıklarını söyler.  Ancak 7 yıl önce Valentine’in evlerine gelip annesiyle çalışırken yukarıdan tartışma sesleri duyar. Valentine annesine sürekli “MEDUSA’yı ver” diye bağırıyordu.  Annesi vermek istemeyince Valentine kılıcını çeker ve annesini öldürür. Hester’ın onu izlediğini fark ederek ona bir kılıç darbesi savurur ve yüzündeki korkunç yarayı hediye eder. Yere düşen Hester’ın öldüğünü sanarak kaçar.  Hester dışarı çıktığında Valentine’in babasını da öldürdüğünü görür ve o zamandan beri Valentine’in peşinde olduğunu söyler. Daha sonra da onu öldürmeme izin vermedi diye Tom’a çıkışır. Tom ise olanlara hala inanamamaktadır. Tom bundan sonra kıza yardım etmeye karar verir. Bu arada kızın bacağı yaralıdır ve yürümekte zorlanmaktadır. Tom Londra'dan düştükten sonra da Kate çok üzülür ve araştırmaya başlar. Sonradan ayrıştırma bölümündeki esirlere yemek tasarrufu amaçlı yemek verilmediğini onun yerine insan atığı verildiğini öğrenir. Ölen işçilerin ise özel bir yere gönderilerek iz sürücü yapıldığını öğrendikten sonra çok şaşırır. Bu arada Hester ve Tom sonradan Tezgezer adlı az nüfuslu bir kasabaya sığınırlar. Ancak belediye başkanı Wreyland onları para sıkıntısından dolayı köle olarak satar. Bu sırada kaçan Tom ve Hester, Anna Fang adlı birinin Jenny Hanniver adlı hava gemisiyle onla beraber kaçarlar ve Gökliman adlı havada duran bir kente inerler. Daha sonradan Anna Fang’in Mobillik Karşıtları birliğinin öncüsü olduğunu öğrenirler. Bu arada Shrike adlı bir iz sürücü (60 dakika savaşında ölü kişilerin bedenleri kullanılarak yapılan bir çeşit robot) onları takip etmektedir ve onları göklimana kadar takip etmiştir. Onları Gökliman'da yakalar ama Hester ve Tom kaçmayı başarır. Ama kaçarlarken Gökliman ateşler içinde kalmıştır ve inişe geçmiştir. Bir süre sonra ne kadar kaçsalar da Shrike onları yakalar ama üstünden bir kasabanın geçmesi sonucu ezilir ama ölmez. Ancak Hester ve Tom burada da esir düşer. Daha sonra buranın zorba belediye başkanı Tom'un Londra'lı olduğunu öğrenir ve ona "kibarlığı öğretmesini" ister. Hayalinin bir milyoner gibi yaşamak olduğunu ve bunu için de kibar olması gerektiğini düşünüyordur. Sonradan Tom belediye başkanının iniş yapmış Gökliman'ı yağmalayarak zengin olacağını öğrenir. Shrike yine onlara yetişir ama bu sefer onları esir alan adamları öldürür. Bu kaçış sizce ne kadar daha sürecek? MEDUSA'da neyin nesi? Bu mobil kentler bir gün sonlanacak mı?


Benim çok hoşuma giden bir kitap. Eğer bilimkurgu ve fantastik kitapları seviyorsanız bunu okumalısınız. Ayrıca dizinin 2. kitabı İhanet Altını da var. Onun özetini yarın görebilirsiniz.

Her Güne Bir Kitap - hergunebirkitap@hotmail.com

18 Haziran 2013 Salı

Jake Ransom ve Uluyan Sfenks

 Jake ve Kady'i zaten tanıyorsunuz. Calypsos'tan döneli üç ay geçmişti. Jake tekvando derslerine devam ediyordu ve seviyesini yükseltmiştir. Bir gün arkadaşıyla çalışırken bulundukları odaya aniden siyah bir araba çarpar. Arabanın sürücüsü yoktur. Jake durumu fark eder ve hızla arkadaşıyla dışarı koşar ve az sonra araba patlar ve alevler içerisinde kalır. İtfaiye gelir ve Jake İtfaiyenin arkasından geçip kaybolan adamı fark eder. Bu Morgan  Drummond'du. Adamın burada ne işi vardı? Yoksa arabayı o mu çarpmıştı. Daha sonra Jake bisikletine atlayarak eve gider ve bir terslik olduğunu fark eder. Evde aynı model siyah bir araba vardı. Jake sürünerek içeri girer ve bir adamın Edward Amca'ya tokat atarak annesinin babasına aldığı saati sorup duruyordu. Jake hepsi araştırmacı olan akrabalarının bulduğu şeylerin olduğu nadireler vitrinlerinin çoğunun kırılmış olduğunu fark etti. Neyse ki anne ve babasınınki sağlam duruyordu. Saati oradaki vazonun dibine saklamıştı. Jake telefonla yardım çağıracaktı ama telefon hatları kesilmişti. Aniden biri ağzını kapattı. Bu Morgan Drummond'du. Ona sakin kalmasını söyledi ve hırsızların oraya gitti. Hırsızlar kaçmaya çalışırken biri Jake'e takıldı ve düştü. Onun boğazına bıçak dayayarak arabaya doğru gitti. Morgan Jake'e ateş ederim korkusuyla bir şey yapamıyordu. Daha sonra Jake birkaç tekvando hareketiyle adamdan kurtuldu ama adamlar arabaya atlayıp kaçtılar. Sonra Jake ve Kady babasının saatini alıp incelemeye başlarlar. Saatin kapağında bir ankh vardı ve yarın bir Mısır sergisine davet edilmişlerdi ve ankh la ilgili gizemin orada olduğunu düşünürler. Müzeye gittiklerinde bu serginin sponsorunun da Bledsworth şirketi olduğunu öğrenirler. Bu şirketin amblemi Kral Kurukafa'nınkiyle aynıydı. Sonradan bir odaya girerler ve şirketin gönderdiği mumyalanmış şeye bakarlar. Rehber bunun ceset parçalarından oluşan bir tanrı figürü olduğunu düşünmektedir ama Jake ve Kady bunun ne olduğunu biliyorlardı. Bu mumyalanmış bir grakildi. Sonradan Kady kusma bahanesiyle herkesi odadan uzaklaştırır. Mumyanın gerisinde saatteki ankh'ın aynısı vardı. Jake oraya doğru giderken aniden mumyalanmış grakil onun bileğini tutar ve karanlığa doğru çekilir. Kral Kurukafa'nın sesi duyulur. Seni görüyorum... Şimdi bana gel... Jake daha da çekilir ama aniden diğer bileğine parlayan bir şey dolanır ve onu aydınlığa çeker. Aa burası Calypsos değildi bir çölün ortasındaydı ve asıl olduysa Marika Kady Bach'uuk Pindor'da oraya gelmişti. Kumda yürürken bir dinozor türü olan Velaciraptor'lar onlara saldırır. Aniden Prenses Nefertiti ve avcıları gelir ve onları kurtarır. Ama Nefertiti onları esir alır. Bu ülkenin çevresinde "Ulu Rüzgar" denen büyük bir fırtına esmektedir ve içinden geçmeye çalışan her şeyi parçalamaktadır. Ve bu Ulu Rüzgar'ı Uluyan Sfenks'in üflediğine inanılmaktadır. Gerçekten böyle miydi? Ulu Rüzgar'ın arkasında da rüzgar çıkmadan önceki şehrin Ankh Tawy'nin harabeleri yer almaktadır. Ayrıca bir kehanete göre onlar Calypsos'tan gelen kötü yaratıklardı. Nefertiti onları "uçan" (üstünde kauçuk bir balon var) bir gemiyle şehre yani Ka-Tor'a götürür. Nefertiti artık onlara biraz sempati duymaya başlamıştır çünkü gelirken grakile benzeyen yaratıklar onlara saldırmış ve onlar da yardım etmişlerdi. Ama burada Ka'nın Kanı adlı bir örgüt Nefertiti'yi kontrol altına alıyordu ve onlar artık Ka'nın Kanı adlı örgütün esirleriydiler. Bu şehirde Firavun 2 yıl boyunca uyumuştu ve o gün yeni uyanmıştı Nefertiti de onu karşılamak için gitmişti. Ancak firavunu uyutan zaten Ka'nın Kanı'ydı ve şimdi de onu öldürmek istemekte ve suçu Nefertiti'ye atmak istemektedirler. Zindanlarda Ka'nın Kanı'na öncülük eden Kree adlı biri ve bir cadı kantaşını ve alınlarındaki göz dövmelerini kullanarak Kral Kurukafa'yı çağırırlar. Kral Kurukafa ise sadece gölgesinden konuşuyordu buraya gelmemişti. Kral Kurukafa onlardan zamanın anahtarını isterler ve Jake onlara Kady'nin cep telefonun verir. Buna inanırlar. Daha sonra Jake'in tekvandosuyla zindandan kaçarlar. Bir odaya girerler ve burada Ankh Tawy den kalma şeyleri görürler. Odanın ucunda ise üç bölümlü büyük bir resim vardır ve bunların birinde elinde zümrüt gibi bir taşla şehrin üstünde duran annesi vardır. Annesi buraya gerçekten gelmiş miydi? Ankh Tawy'e gitmek zorundaydı. Peki Ulu Rüzgar'ı nasıl geçecekti? Babasının saati onu geçirmezse ne olacaktı?



Jake ve Kady'yi tanımıyor musunuz? O zaman serinin ilk kitabına gidin. Gitmek için tıkla.


Her Güne Bir Kitap hergunebirkitap@hotmail.com

17 Haziran 2013 Pazartesi

Jake Ransom ve Kral Kurukafa'nın Gölgesi - James Rollins

 Jake ve ablası Kady'nin annesi ve babası bir arkeoloji araştırmasına giderler ve ortadan kaybolurlar. Polisler çadırlarını basan haydutların onları öldürdüğünü düşünür. Daha sonra Jake ve Kady adına gizemli bir paket gelir. İçinden ikiye ayrılmış bir Maya sikkesi ve anne ve babasının defteri çıkar. Sonradan anne ve babasının buldukları kalıntıların sergileneceği bir sergiye anne ve babası adına sergiye sponsor olan Bledsworth şirketi tarafından davet edilirler. Ancak bu şirketin sahibi ve geçmişine dair korkunç şeyler vardır ve Jake ve Kady bu şirkete pek güvenmezler. Sergideki minyatür bir maya piramidine maya sikkesini yerleştirdiklerinde ise kendilerini karanlığa çekilirken bulurlar. Jake ise garip ve korkunç bir ses duyar. Kral Kurukafa'nın sesi... "Bana gel..." Karanlıktan kurtulduklarında ise kendilerini bir ormanda bulurlar ve aniden karşılarına bir T-Rex çıkar. Dinozordan kaçmaya çalışırken ise iki çocukla karşılaşırlar. Bu çocuklardan biri Maya bir kız(Marika) diğeri ise Romalı bir erkekti(Pindor). Bu nasıl mümkün olabilirdi? Jake dinozoru köpek düdüğüne üfleyerek uzaklaştırır ve çocuklar çok şaşırır. Dinozordan kurtulduktan sonra çocuklar onu yaşadıkları şehre yani Calypsos'a götürürler. Bu şehir Kukulkan Piramidi denilen bir piramit sayesinde bir kalkanla çevrelenmişti. Kalkanın sınırı olan Kırık Kapı'dan geçerken ise karşılarına bir grakil çıkar. Grakil insan suratlı kanatlı yarı insan gibi bir yaratıktır ve Kral Kurukafa'nın köleleridir. Calypsos'a geldiklerinde burada kırktan fazla kabilenin yaşadığını görür. Kızılderililer, Vikingler, Romalılar, Mayalar, Mısırlılar, Sümerler... Daha sonra Jake'in aklına aniden kaybolan kabileler gelir. Acaba tüm bu kabileler buraya mı ışınlanmıştı? Sonradan buradaki herkesin aynı dili konuştuklarını fark eder. Dediklerine göre Tüm-Dünyaca konuşuyorlardı. Piramit aynı zamanda bir çevirmen gibi işliyordu ve her sözcüğü Tüm-Dünyaca ya çeviriyordu. Daha sonra Kady ve Jake esir alınırlar ve Calypsos'un üç efendisine götürülürler.  Pindor Jake'in kullandığı düdükten bahseder ve bu efendilerin ilgisini çeker. Calypsos'ta her şey kristallerle yapılmaktaydı ve bunlar simyanın yapıtaşlarıydı. Jake ise bu düdüğün simya değil bilimle gerçekleştiğini söyler ve daha sonra onlara Kady'nin müzik çalarını gösterir. Sonra Kady ve Jake 'i farklı yerlere gönderirler. Jake üç efendiden biri olan Balam ve kızı Marika'yla kulede kalır. Kady ise vikinglerle kalır. Kady her zamanki gibi uyum sağlar ve viking kadınları nerdeyse ponpon kızlara çevirir. Jake ise Balam'ın yanında çırak olur çünkü bilimle simyanın ortak özellikleri vardı ve böyleye simya konusunda da bilgisi oluyordu. Sonradan Livia adlı bir viking yaralı olarak gelir. Kantaşından yapılmış bir ok karnına saplanmıştır. Balam kantaşının etkisini yok eder ama Livia'nın vücudunda hala küçük kantaşı parçaları vardır ve durumu kötüye gitmektedir. Sürekli o geliyor demektedir. Jake sonradan bu kantaşlarının Kral Kurukafa'nın eseri olduğunu öğrenir. Çıraklık eğitiminde Balam özel bir makine kullanır. Işığın ana renkleri gibi mavi ve sarı kristalleri birleştirince yeşil bir kristal oluşturan makine. Jake bu makinede fenerinin piliyle mavi bir kristali kullanınca mavi kristal yok olur ama aslında yok olmamıştır. Kristalin dondurucu etkisi pile geçmiştir ve fenere pili taktığında fener dondurucu bir ışık saçıyordu. Daha sonra olimpiyatların düzenlendiği bir günde üç efendi kaybolur. Bunun üzerine Jake pilleri kullanarak Livia'yı iyileştirir ve Livia uyandığı anda bugün Kral Kurukafa'nın saldıracağını söyler. Sonradan piramidin içindeki kristallerden birinin içinde gölgeler oluşur ve kalkan özelliğini yitirir. Karanlık çökünce ise her yeri grakiller sarar. Jake'in birşeyler yapması gerekiyordu. Ama ne? Ayrıca kafasında yüzlerce soru dolaşıyordu. Piramitte bulduğu babasının saati burada ne arıyordu?


Serinin ikinci kitabı için tıkla.


Her Güne Bir Kitap hergunebirkitap@hotmail.com
Tiny Book