Hangi Kitap?

1 Eylül 2012 Cumartesi

İskambil Kağıtlarının Esrarı - Jostein Gaarder

  Ben Hans-Thomas ve babam Norveç’teki eski bir liman kenti olan Arendal’da yaşıyoruz. Annem kendisini bulabilmek için dünyaya açılmak istemişti. Biz de onu desteklemiştik. 1-2 haftaya döner diye düşünüyorduk ama anneme gideli yıllar oluyordu. Atina’ya gidiyorduk. Annemi orada arayacaktık.
Bir anlaşma yapmıştık babamla. Ben arabada uzun süre gidersek huysuzluk yapmayacaktım. Babam da arabada sigara içmeyecekti. Bu yüzden sık sık sigara molası veriyorduk. Babam da bu molalarda felsefe yapıyordu. İsviçre sınırında sadece tek pompası olan son derece esrarengiz bir benzin istasyonunda durduk. Küçük bir adam geldi yanımıza. Bir cüce ya da ona benzer bir şey olabilirdi. Babam ona Venedik’e giden en uygun yolu sordu. Cüce bir yolu gösterdi ve Dorf adlı küçük bir yerde konaklamamızı önerdi. Sonra yola çıkacakken bana bir kutu içinde büyüteç verdi. Bu sana Dorf’ta lazım olacak. Sonunda Dorf yönünü gösteren bir levha gördük. Dağa giden bir yola saptık. Oldukça ıssız bir bölgeydi. Az sonra hava karardı. Tam uykuya dalacakken babam “Sigara molası” dedi. İnip taze Alp havasını soluduk. Babam bir sigara yaktı ve gökyüzünü göstererek “Biz sıradan minik insanlarız evlat” dedi. “Eski bir Fiat’la Atina’ya gitmeye çalışan minik lego figürleriyiz. Hem de bir bezelye tanesinin üstünde. Dışarıda milyarlarca galaksi var. Her biri de daha da fazla yıldızdan oluşuyor. Kaç gezegen olduğunu ancak Tanrı bilir.” “Ben yalnız olduğumuza inanmıyorum evlat. Evren yaşam kaynıyor ama biz bunu hiç öğrenemeyeceğiz. Galaksiler birbirleriyle hiçbir bağlantısı bulunmayan yapayalnız adalar gibidir.” “Düşünsene astronotlar üzerinde yaşam olan başka bir gezegen keşfetse herkes müthiş şaşırır. Ama kendi gezegenlerinin varlığı hiç de şaşırtmıyor onları. “ Ertesi sabah uyanınca Dorf’a varmış olduğumuzu anladım çünkü bir yatakta yatıyordum. Pencereden bir göl görünüyordu. Dışarı çıkıp dolaşmaya karar verdim. Köy öyle küçüktü ki dolaşmam 5 dakika sürdü. Göz atmadığım tek yer olan ekmekçi dükkanına baktım. Vitrinin yanında içinde tek bir altın balık bulunan bir cam kap bulunuyordu. Bu turuncu balık herhalde ekmek kırıntılarıyla besleniyordur herhalde diye düşündüm. Birden akşam güneşi kaba vurdu ve cam kap pırıl pırıl oldu. Ve o zaman balığın sadece turuncu olmadığını fark ettim. Kırmızı, sarı ve yeşil renkleri de vardı. Sonra içerdeki beyaz saçlı yaşlı adamı fark ettim. Bana içeri gelmemi söyledi. Adam Norveççe biliyordu. Bana bir şişe gazoz getirdi. “Nasıl?” diye sordu. Ben de “Harika” dedim. Sonra “Bir gün bundan bin kat daha iyisini içeceksin “ dedi. Adama baktım sonra Arendal’ı falan anlattım ona. Oda Arendal’ın yakınlarında oturuyormuş. Sonra babamın çağırdığını duydum ve gitmem gerektiğini söyledim. Sonra beni durdurup dört üzümlü keki kesekağıdına koyup bana verdi. “Ama söz ver bana büyük olanı yalnız yiyeceksin. Ve kimseye anlatmayacaksın” “Tabii” dedim ve gittim.” Akşam fırıncının dediğini yaptım ve büyük üzümlü kekin içinden küçücük bir kitapçık çıktı. Kitapçığın yazıları okunmayacak kadar küçüktü. Sonra büyüteç aklıma geldi ve okumaya başladım…

Özeti yazarken bazı yerleri atladım ve sonraki bölümlerden alıntı yaptım. Bu hikayenin sadece başlangıcı. Hikayenin içinde başka bir hikaye daha var ve ben sizin daha çok bu hikayeyi beğeneceğinizi düşünüyorum ve okumanızı tavsiye ediyorum. 

Her Güne Bir Kitap hergunebirkitap@hotmail.com

28 Ağustos 2012 Salı

Mucizeler Adasına Yolculuk / Klaus Kordon

      Silke ve ailesi Almanya'da yaşıyordur. Annesi bir büroda, babası da sanayi de işçidir ve zarzor aldıkları sanayi içinde ufak bir evde yaşıyorlardır. Silke ağır bir hastalığa yakalanır ve doktor ailesine 2 yıllık bir ömrü kaldığını söyler. Bunun için de ailesi Silke'nin en büyük hayalini "yelkenliyle Büyük Okyanus'a açılmak" gerçekleştirmek üzere evlerini satıp bir yelkenli alırlar ve bu yelkenlinin adını BÜYÜKKANNE BREUER koyarlar. Afrika boyunca yelken açar ve Hint Okyanusu'nu geçerek Endonezya'ya ulaşırlar. Gerçi Büyük okyanus'a varamazlar ama yolda bir çok macera yaşarlar. Sonunda ıssız bir ada bulurlar ve adını "Kertenkele Adası" koydukları bu ıssız adada tam 6 hafta kalırlar. Silke kendini çok daha iyi hissediyordur. Mucize bu ya Silke'nin hayali onu iyileştirmiştir. Sanayinin dumanları onu hasta eden şeylerdi ve bu adada fabrikalardan bir eser olmadığı için Silke iyileşmişti. Silke'nin ailesi de artık sanayide kalmayacaklardı. Havası temiz sahilde Lübeck ile Ostfrizya arasında bir yere taşınacaklardı. Ayrıca geçimlerini sağlamak için orada bir "Cennet Bahçesi" adında bir lokanta açtılar...


Kitabın geri kalanını merak ediyorsanız kendiniz okumalısınız gerçekten çok güzel bir kitap. Ayrıca bu gerçek bir hikaye. Yalnız kitapta bazı şeyler değişik ama yinede aynı hikaye.

12 Ağustos 2012 Pazar

Haritada Kaybolmak - Vladimir Tumanov

    Aileleriyle birlikte sıkıcı bir kasabada yaşayan Chris ve Francis Alt kasabadan kente taşındıktan sonra yaşamları ummadıkları bir biçimde değişir. Sinemadan dönerken yağmura yakalandıkları bir akşam yağmurda ıslanmamak için girdikleri tuhaf bir dükkanda izinsiz yedikleri seneduks adlı "leziz" şekerler onları hızla yaşlandırmaya başlar.Tek bir kurtuluş yolları vardır. O da eski bir dünya haritasında beliren bilmeceleri çözmektir. Bilmeceler haritanın herhangi bir yerinde beliriyordu. Bu bilmeceler coğrafyayla ilgiliydi. Alt kardeşlere ilk başta kolay gözükmüştü ama haritayı gören muhabir Wrangler peşlerine takılınca işler kötüleşir. Ayrıca bilmeceyi çözemezlerse ömürlerinde tam 10 yıl gidiyordu. Hem haritanın bilmecelerini çözmek hem Wrangler'dan kaçmak hem de yaşlanmayla baş etmek işleri iyice zorlaştırır. 

Şimdi normalde buraya bakalım kurtulabilecekler mi? diye yazardım. Ama herkes mutlu sonla biteceğini biliyor. Önemli olan nasıl kurtulacakları. Bu "Nasıl?" ı merak edenlere tavsiye ederim.

Ayrıca aynı yazardan yine buna benzer ama matematikle ilgili bir kitap var. Adı "Kraliçeyi Kurtarmak" onu da okumanızı tavsiye ediyorum.

 Her Güne Bir Kitap hergunebirkitap@hotmail.com

7 Ağustos 2012 Salı

Sıra Dışı - Nora Raleigh Baskin

     Otizmli 12 yaşında bir çocuk Jason Blake.Kolları havada uçuşan, başı yerinde durmayan bir çocuk. Her sabah aklında anlamını bildiği ya da bilmediği bir kelime beliren (istifra, hakemlik vb.) biri. Ayrıca girdiği 'FilmŞeridi' adlı bir siteye düzenli olarak hikayeler yazıp gönderiyor ve o zaman kendisi olabiliyor. Aynı siteye hikayeler gönderen Ankakuşu rumuzlu Rebecca'nın ilk gerçek arkadaşı olabileceğini düşünüyor. Ama aynı zamanda onu göremeyi istemiyor hatta korkuyor. Rebecca'nın onun kim olduğunu değil onun otizmli olduğunu görmesinden korkuyor. FilmŞeridi'nin düzenlenen kongresine gidecek olan Jason, Rebecca'nın da geleceğini öğrenir...


Her Güne Bir Kitap hergunebirkitap@hotmail.com

13 Şubat 2012 Pazartesi

Hayalperest

 Elime bu 371 sayfalık kitabı aldığımda kapak resmi ilginç geldi. Önceden bu kitabın kapağına benzer olan kitaplar okumuştum. Ama hiçbirinin kapağı bunun kadar güzel ve etkileyici değildi. Kapakta bir çocuk silueti ve o siluetin içinde yıldızlar, gezegenler, gökadalar, kuyruklu yıldızlar yani kısaca evren vardı.
Hayalperestimiz Neftali çok şarkılı bir kıtada Temuco şehrinde yaşıyordu. Aklı hep başka yerlerde olmakla suçlanan Neftali yolda ona güzel görünen ya da ilginç gelen şeyleri toplayan ve biriktiren, kitap okumayı çok seven, sevgi dolu, matematik dışında dersleri iyi olan, yardımsever, arkadaşlarıyla pek oyun oynamayan, çelimsiz ve aynı zamanda hayalperest bir çocuktur. Babası onun güçlenmesini ve zamanını kitap okumak ya da gördüğü şeyleri toplamak gibi boş işlerle geçirmesini istememektedir. Bunlar yerine diğerleri gibi oyun oynamasını ve güçlenmesini istemektedir. Babası onun kendisi gibi tren yolunda çalışarak sıkıntı çelmesini istememektedir. Bildiği en iyi meslekler doktor ya da dişçilikti.  Neftali'ye hiç sormadan gördüğü tüm arkadaşlarına oğlum dişçi ya da doktor olacak diyordu.O nedenle Neftali ne zaman bir şey yapsa babası tarafından engellenmektedir.


plip-plip
plop
oyp, oyp, oyp, oyp
plip-plip
tin
tin
tin
tin
tin
tin
Sizce doğada yağmuru bile bu şekilde gören insan kim olabilir?

Neftali! Suyu kaşığıyla bulutlardan buzullara ve nehirlere taşıyıp aç okyanusu besleyen kimdir?



Sonra birden Neftali kondüktör düdüğünün tiz sesini duydu ve bu ses onu hayalinden uyandırıdı. Arkasını döndü. Babasının gövdesi kapı girişini kaplıyordu."Bu gerkesiz düşlerini bırak artık! Neden yatağında değilsin?"
"İşe yaramaz, sıska ve çelimsiz biri olarak mı kalmak istiyorsun?

"Ha-ha-hayır, baba"diye kekeledi Neftali.

"Annen de senin gibiydi. Kağıtlara bir şeyler karalayıp dururdu ve aklı hep başka yerdeydi"...


















 Neftali aslında ünlü bir şairin ön adı. Ve bu kitap onun çocukluğunu anlatıyor. 

Her Güne Bir Kitap - hergunebirkitap@hotmail.com

Tiny Book